Damak ve Küçük Dil Kanserleri

Orofarengeal Yapılar - Prof. Dr. Çetin Vural

Üst çenede dişlerin yerleştiği sert damağın arkasında bulunan bölüme yumuşak damak adı verilir. Yumuşak damağın arka alt sınırının ortasında tıbbi adı “uvula” olan küçük dil bulunmaktadır. Yumuşak damak yanlara doğru bademcikleri barındıran cepler oluşturarak aşağıya doğru uzanır.

Ağız – boğaz bölgesinde dudak, dil ve bademciklerdeki kadar sık olmasa da damak ve küçük dil bölgesinde de kanser hastalığı görülebilmektedir.

Bu bölgedeki tümörlerin belirtisi, uzun süredir var olan yara, ülser ya da mukoza yüzeyinden kabarık lezyonlar, şişliklerdir. Ağrı genellikle daha ileri dönemlerde tabloya eklenir.

Bu tümörler kimi zaman da boyundaki lenf bezelerine sıçrayarak çene altında ya da boyunda şişliklere yol açabilir. Yumuşak damak ve küçük dilde aynı yerde 2-3 haftadan uzun süren yara, ülser, kabarıklık ve renk değişikliği gibi belirtilerin varlığında gecikilmeden bir kulak burun boğaz uzmanına başvurmak önemlidir.

Sorularla Yumuşak Damak ve Küçük Dil Kanseri

Vücuttaki başka bölgelerdekine benzer şekilde yumuşak damağı ve küçük dili örten epitel tabakası veya alttaki diğer dokularda bulunan hücrelerin kontrolsüz büyümesi şeklindeki hastalık, yumuşak damak ve küçük dil kanseridir. Bu bölgenin kanserleri baş-boyun bölgesindeki diğer kanserlere göre daha nadir ortaya çıkar.

Damak bölgesinde en sık rastlanan kanser türü ağız, boğaz, yutak ve gırtlak bölgesinde olduğu gibi skuamoz hücreli kanserdir. Bunun yanı sıra sert damak ve yumuşak damakta tükürük bezi yapılarından kaynaklanan tükürük bezi kanserleri de görülebilmektedir.

Yumuşak damak ve küçük dildeki kanserlerin oluşumuna sigara ve alkol tüketiminin yol açabildiği bilinmektedir. Özellikle tüketilen miktar fazla ise ve bu iki alışkanlık bir arada ise kişi için risk daha fazla olmaktadır.

HPV virüsü baş boyun bölgesinde en fazla tonsil (bademcik), dil kökü ve belki larenks (gırtlak) kanserlerinin gelişimine yol açmakla suçlanmaktadır. Ağız boğaz bölgesindeki diğer kanserlerde pek rolü olmadığı düşüncesi bu konuyla ilgilenen uzmanlar arasında yaygındır.

Damak ve küçük dil bölgesinde gelişen tümörler genellikle uzun süredir (3 haftadan fazla) var olan yara, kabarıklık, kitle şeklinde belirtiler vermektedir. Bu tümörler kimi zaman boyundaki lenf bezelerine sıçramakta ve boyunda büyüyen kitle şeklinde belirtiye de yol açabilmektedir. Tümör büyüdükçe ve derindeki dokuları işgal ettikçe ağrı, yutma ve çiğneme güçlüğü gibi ilave belirtiler de eklenebilmektedir.

Küçük dil ve yumuşak damak bölgesinde tümörden şüphelenen hastanın bir Kulak Burun Boğaz Uzmanına baş vurması gerekmektedir. Kulak Burun Boğaz Uzmanı muayane sonrası tümör varlığından şüphelenirse çeşitli filmler (Ultrason, MR, BT gibi) görmek ve biyopsi almak isteyebilir. Hastalığın kesin tanısı biyopsi ile konulmaktadır. Biyopsi ile çıkartılan dokuyu patoloji uzmanı hekimler çok ince kesitler halinde keserek özel boyalarla boyarlar ve sonrasında mikroskop altında detaylı bir şekilde inceleyerek hastalığın tanısını koyarlar.

Muayeneyi yapan Kulak Burun Boğaz Uzmanı gerek duyarsa tercihine göre Ultrason, MR veya BT görüntüleme işleminin yapılmasını isteyebilir. Tercihe göre bu inceleme biyopsi öncesi veya sonrası yapılabilir. Bu filmler, hastalığın yayılımını ve evresini gösterip tedavi planlamasına katkıda bulunur.

Küçük dil ve yumuşak damak tümör şüphesinde biyopsi işlemi, o saha uyuşturulduktan sonra özel bir bıçak ile küçük bir kesi ile veya özel bir alet ile koparılarak yapılır. Biyopsi işlemi hastalığın yayılmasına yol açmaz ve kapsamlı bir tedavi planlaması için mutlak gereklidir. Eğer muayene eden hekim mevcut lezyonu şüpheli olarak değerlendiriyorsa ilk görüşte ya da bir süre takip ettikten sonra biyopsi işlemine baş vurur.

Vücuttaki her bölgenin tümörlerinde olduğu gibi küçük dil ve yumuşak damak kanserlerinde de tanı geciktikçe hastalık evresi ilerler ve tedavi seçenekleri daralarak daha güç bir hal alır. Bu neden ağız-boğaz bölgesinde her yerde olduğu gibi aynı yerde 3 haftadan uzun süren yara, şişlik, kabarıklık varlığında bir Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi Uzmanına başvurmakta fayda vardır.

Damak & Küçük Dil Kanserlerinin Tedavisi

Yumuşak damak ve küçük dil kanserlerinin tedavisi mümkündür. Özellikle de hasta erken evrede başvurduysa hastalığı tamamiyle geride bırakma ve hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirme şansı yüksek olacaktır.

Yumuşak damak ve küçük dil bölgesine yerleşen kanserlerde tedavinin temel aşamasını cerrahi oluşturur. Tümörlü dokuların vücuttan uzaklaştırılması yani tümörle birlikte onu çevreleyen sağlıklı damak ve küçük dil dokularının bir kısmının çıkartılması ve buna eklenen boyunda hastalığın sıçramış olması muhtemel lenf bezelerinin çıkartılması işlemi (boyun diseksiyonu) çoğu kez tedavinin ilk, kimi zaman da tek aşamasıdır. Hastalığın evresi ileri ise radyoterapi ve kemoterapi gibi cerrahi dışı yöntemler de tedavinin parçası olabilmektedir.

Ağız, boğaz, yutak ve gırtlak bölgelerinde olduğu gibi küçük dil ve yumuşak damak kanserlerinde de teşhis, tedavi planlaması ve cerrahi tedavi temel olarak kulak burun boğaz, baş-boyun cerrahları tarafından üstlenilir. Radyoterapi gerekli olursa radyasyon onkolojisi uzmanları, kemoterapi gerekli olursa tıbbi onkoloji uzmanları da sürece dahil olurlar. Ayrıca ihtiyaca bağlı olarak plastik cerrahi uzmanları, diş hekimleri, konuşma ve yutma terapistleri ve başka uzmanlık alanlarından sağlık personeli de sürece dahil olabilir.

Yumuşak damak ve küçük dil kanserlerinde tedavinin ilk aşamasını çoğu kez cerrahi oluşturur. Ardından hastalığın evresine göre radyoterapi, kemoterapi, hedefe yönelik tedavi gibi aşamalar da devreye girebilmektedir.

Cerrahi tedavi aşamasında temel hedef, geride tümör hücresi bırakmadan bütün hastalıklı dokuları vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Bu hem yeterli emniyet sınırı ile birlikte damak ve küçük dildeki tümörün çıkartılmasını hem de boyunda hastalığın sıçrama ihtimalinin bulunduğu lenf bezelerinin boyun diseksiyonu adı verilen işlem ile temizlenmesini içerir. Cerrahi tedavi sırasında çıkartılan dokular fazla ise oluşan boşluğu kapatmak ve onarım için çevre veya uzak bölgelerden doku taşımak da gerekebilir. Bazen ameliyat ekibine onarım aşaması için ikinci bir ekip katılabilir.

Radyoterapi, tümörlerin radyasyon verilerek tedavi edilmesidir. Günümüzde bu alanda gelişen teknolojinin yardımı ile radyasyon, etraftaki sağlıklı dokulara en az zarar verecek şekilde tümöre yönlendirilebilmekte ve böylece tümör hücreleri yok edilerek hastalık geriletilebilmektedir. Radyoterapi yumuşak damak ve küçük dil kanserlerinde ya cerrahi olmaksızın çoğu kez kemoterapi ile birlikte temel tedavi olarak ya da cerrahi yapılmış hastaya yardımcı tedavi yöntemi olarak uygulanmaktadır. Bu seçim hastanın durumu, hastalığın evresi, tedaviyi planlayan hekimlerin deneyimi gibi faktörlerin tümünün değerlendirilmesi sonrasında verilir.

Baş-boyun bölgesindeki pek çok tümörde olduğu gibi yumuşak damak ve küçük dil kanserlerinde kemoterapi tek başına bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaz. Çoğu kez radyoterapiye ek olarak ve onun etkisini güçlendirmek amacı ile kullanılır. Günümüzde ilaç sanayisindeki gelişmeler sonucu kemoterapinin daha gelişmiş türü olarak niteleyebileceğimiz hedefe yönelik tedavi de bu hastalıkları yok etmekte ümit vaad etmektedir.

Damak & Küçük Dil Kanserlerinin Tedavi Sonrası Süreci

Hasta, ameliyat bitip uyandıktan sonra bazen bir ya da iki gece yoğun bakım ünitesinde takip edilir ve sonrasında standart hasta odasına alınır. Hastanede yattığı süre boyunca enfeksiyonlara karşı korunma amacıyla antibiyotikler, ağrı kesiciler ve gerekli olan diğer ilaçlar ile tedavisi sürdürülür. Hastaların çoğu bu süreçte burundan mideye uzatılan bir tüp ile beslenirler. Günler içerisinde idrar sondası, boyun bölgesinde kan birikimini dışarıya alan dren adındaki düzenek, burundan mideye uzatılan sonda gibi fazlalıklardan bir bir kurtulan hasta, ağızdan beslenir, rahatlıkla konuşur hale geldiğinde taburcu edilir.

Ağız, boğaz, yutak ve gırtlak bölgelerinde kanserler nedeniyle cerrahi ve cerrahi dışı tedaviler geçiren hasta, hastalığın geri gelmesi ihtimalini en aza düşürmek için varsa tütün, alkol gibi alışkanlıklarını kesinlikle sonlandırmalıdır.

Ayrıca hastalarımıza kendilerini yormayacak şekilde düzenli egzersiz yapmaları, sağlıklı beslenmeleri, morallerini yüksek tutmak için sevdikleri uğraşılara vakit ayırmalarını önermekteyiz.

En az yukarıdakiler kadar önemli olan bir şey de hastaların düzgün takip, muayene ve tetkiklerini yaptırmalarıdır.

Tedavi sonrası süreçte hastalık tekrarlarsa bu dünyanın sonu demek değildir. Önceki tedavinin kapsamına, nüks hastalığın yayılımına bağlı olarak tekrar cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi tedavi seçenekleri ile hastalığı sonlandırmak mümkün olabilmektedir.

Uygulanan cerrahinin boyutu, onarım için kullanılan yöntem ve ameliyat sonrası ilave tedavilerin olup olmamasına göre konuşmada ve yutmada bir miktar bozulma olabilmektedir. Ancak cerrahi uygulanan hastalarda tümör çıkartıldıktan sonra gelişebilecek yutma ve konuşma problemlerini hafifletecek veya yok edecek kimi cerrahi prosedürler başarılı bir şekilde yapılabilmektedir.

Hasta, hastanede yattığı süre içerisinde cerrahın uygun göreceği bir süre boyunca damardan veya burundan mideye uzatılan bir sondadan beslenmektedir. İlerleyen günler içerisinde çoğu kez hasta taburcu olmadan önce ağızdan rahatlıkla beslenir ve yutar hale gelmektedir.

Damak ve küçük dil ameliyatlarından sonra tad almada, yemeklerin lezzetine varmada pek bir bozulma beklenmez. Ancak tedaviye radyoterapi de eklendiyse az da olsa bu tarz sorunlarla karşılaşılabilinmektedir. Radyoterapi ayrıca ağız kuruluğuna da yol açabilmektedir.

İlgili Sayfalar